Yabancıların gelmeye başlaması bir takım ihtiyaçları da beraberinde getirdi. Bunların en önemlisi konaklamaya talebin artmasıydı. Türk toplumunda henüz gezmek alışkanlığı yerleşmediğinden Oteller ülkemizde gelişmemiştir.
Resmi işler için eyaletlere gönderilen devlet yenilikleri Bizans’tan miras kalan karmaşık bir “ carvee” sisteminden yaralanarak yerel yöneticilerin sağladığı yerlerde ikamet ederlerdi. Büyük Pazar merkezlerine mallarını getiren tüccarlar, kervansaray ya da hanlarda kalırlardı. O zamana kadar, Şark aleminin büyük kısmında olduğu gibi, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında da yolculukta yatacak yer sorunu bedava kalınan ancak döşemesiz konforsuz olan kervansaraylarla çözülmüştü.
Yerli- yabancı ayrımı yapılmadan, insanlar yükleri ve hayvanlarıyla birlikte üç güne kadar bir süreyle buralarda misafir ediliyorlardı. Müşterileri tüccarların büyük bir kısmını oluşturduğu hanlar ise dört köşe büyük genellikle taştan yapılmış ve geniş bir avlunun etrafında çeşitli malların konulduğu depolardan oluşmuştur ve üst katlarda kemerli geçitler boyunca mütevazı biçimde döşenmiş odalar yer alırdı. İstanbul hanlarının çoğu değişik uluslar tarafından paylaşılmıştı. Aynı ulustan tüccarlar belirli hanlarda toplanıyorlardı. 1860’ların sonlarında Edirne’de açılan ilk OTELolan Auberge’de geleneksel han yapısı üzerine inşa edilmiş; odalar çok az döşenmiş ve otelde yemek servi açılmıştı
Modern anlamda turizm hareketleriyle Osmanlı İmparatorluğunun 1863’de tanışması ve 1870’de İstanbul’u Paris’e bağlayan “ Orient Expres (Şark Demiryolu)” nun açılışı, turist sayısının daha sonraki artışında etkili olmuştu. İstanbul’daki ilk otellerin yapımı bunu daha da teşvik etti. Orient Expres müşterilerini ağırlamak üzere 1892’de Pera Pabs Otelini yaptırdı. Bu arada ilk kez bir turizm sektörü de oluşmaya başlamış, OTELLER, lokantalar, para bozdurma, rehberlik hizmetleri Pera’da örgütlenme yoluna girmişlerdi.