Bu dünyanın rahminden üç kez kovuldum ve dündü uyluk kemiklerinde uyuduğum. Kaç kez öldüm ben? Kaç kez çürüdüm sokak lambası ışığında, parke taşında. Zamanla dağılan bu gökkuşağı altında taşla beni; çünkü inceliyor bileklerim. Kaldırımdan asfalta atlayarak milim milim intihar ediyorum her gün. Çenemden ayağıma kadar uzanan insanlığımı sınırlarının oraklarıyla biçiyorum. İs ve kurum içim, ıslık ve kumar. Lame renginde bir benliği kemiriyor etçiller, derimi dişliyorsun ve bazı kendini bilmezlerce : ' Tanrı seni nasıl sever!'. Beynim kaynıyor bu farazi döngünün yılgınlığından. İnsanlaşıyordu kitaplar. Sanki ruhumu çeker gibi şırıngaları ve elleri. Lunaparklar dolu kemiklerim.